Ya istiklal, ya ölüm" denilerek çıkılan yolda,Yunan ordusu büyük bir hezimete uğratıldı. 100 yıl önce bugün kazanılan zaferle bir millet küllerinden yeniden doğdu,
Bu yazı da Mesaj var!
Ya istiklal, ya ölüm" denilerek çıkılan yolda,
Yunan ordusu büyük bir hezimete uğratıldı. 100 yıl önce bugün kazanılan zaferle bir millet küllerinden yeniden doğdu, Anadolu'nun işgal edilemeyeceği tüm dünyaya gösterildi…!
30 Ağustos 1922 yılında, Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Muhaberesi ile Anadolu topraklarını işgal etme hayalleri kuran düşmana son darbe vuruldu.
Düşman birliklerinin imha edilmesi ile zafere ulaşan Türk ordusunun ilk hedefi, Başkomutan Mustafa Atatürk’ün emri ile ‘Akdeniz’ oldu.
Zaferle sonuçlanan muharebe sonrası 1 Eylül'de Dumlupınar'da, Batı Cephesi'ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere Atatürk tarafından bir bildiri yayınlandı.
Bildirideki, "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" sözü, hafızalara kazındı.
Bu emir ile İzmir’e kadar takip edilen, kaçarken geçtikleri yerleri ateşe verip yakıp yıkan Yunan orduları hezimeti yaşadı.
Tarihe geçen zafer, bir milletin kaderini baştan yazdı.
Yazılan bu tarih sayfalarında Bir Kahraman da Türk kadını !
İstiklal Savaşı'nda üç sene hizmet etti ve 300 kişilik bir müfrezeyi yöneten,
Yaya ve atlı olarak silah ve cephane yükleri ile cepheden cepheye giden,
İzmit'in düşman işgalinden kurtuluşunda rol oynayan; ardından I., II. İnönü Muharebesi, Sakarya Meydan Muharebesi ile Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde çarpışan,
İstiklâl Madalyası sahibi.
Erzurum'da dünyaya gelen Fatma Seher, nam-ı Değer “KARA FATMA”
Balkan Harbi yıllarında asker olan eşiyle Edirne'ye yerleşir.
Sarıkamış'a gönderilen eşiyle bu defa Doğu Cephesi'nde çeşitli görevler üstlenip,
Eşinin şehit düşmesinden sonra Akrabalarından oluşan bir müfreze oluşturup savaş sahnesine çıkar
Fatma Seher, Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek savaşa katılmak için izin ister. "Kara" lakabını da ve üsteğmen rütbesini de Mustafa Kemal'den alan Fatma Seher, aşçılık, hasta bakıcılık, hemşirelik gibi pek çok görevin yanında İstiklal Harbi'nde 300 kişilik birliği komuta eder.
Savaşın sona ermesinden sonra İstanbul'a yerleşen Fatma Seher, devletin kendisine bağladığı maaşın tek bir kuruşuna bile dokunmadan Kızılay'a bağışlar.
Fatma Seher, 2 Temmuz 1955'te İstanbul Darülaceze'de hayatını kaybetti.
Milli Mücadele döneminde asker eşiyle cepheden cepheye koşan "Kara Fatma" lakaplı Fatma Seher'in cesareti ve fedakarlığı, Türk kadınının kurtuluş mücadelesine verdiği katkıyı gözler önüne sergilemektedir.
30 AĞUSTOS 2022
“Kahraman şehitlerimizden aldığımız ilhamla, Türkiye Cumhuriyeti’ni Gazi Mustafa Kemal’in çizdiği hedefler istikametinde ilerletmeye, başta ekonomi, savunma ve diplomasi olmak üzere her alanda güçlendirmeye devam edeceğiz.”
“Sorumluluğumuzun farkındayız. Türkiye Cumhuriyetimizi, yeniden halk devleti, halkımızın devleti yapmanın zorunluluğu bizim omuzlarımızdadır….”
Ülkem bu iki mesajla kimin daha çok vatansever olacağına karar verecek!
İstiklal ve İstikbal mücadelesi veren ecdadın torunları olarak , Ülkemizin ikinci yüzyıllara daha emin Bir şekilde ilerlemesi ve yeni destanlar yazmamız için verilen mesajlardır.
Medeniyetler üzerine kurulmuş Kadim bir imparatorluğun küllerinden bugünlere gelen ülkemiz şuan iç ve dış tehditlerle mücadelesine devam ediyor.
Sahada kaybetmeyip masada kaybettiği 1. Dünya savaşından bugüne birçok alanda gelişme gösterip çağımız teknolojisinden geri kalmamıştır.
Ne yazık ki son günlerde siyasete de malzeme olan ve rövanşist bir muhalefet-iktidar çekişmesinde geleceğimiz olan gençlerimizi kaybediyoruz!
Ünlü bir bilim adamının şu tesbiti üzerinde düşünmemiz gerek;
“Şayet bir medeniyeti yok etmek istersen,
Bunun şu üç aşaması vardır ;
-Aileyi yıkmak
-Eğitimi yıkmak
-Örnek olanı değersizleştirmek !
Aileyi yıkmak için anneye farklı bir rol biç, öyle ki ev hanımı olmaktan utansın
Eğitimi yok etmek için öğretmenleri toplumda itibarsızlaştır, öyle ki öğrencileri bile ona hakaret edebilirsin.
Örnek olanları gözden düşürmek için, âlimleri ve fikir adamlarını değersizleştir.
Ve onlara şüpheyle bakılmasını sağla… Ta ki kimse onları dinlemesin”
Şehrin alt yapısı ve sokakları inşa edilmesi ne kadar gerekliyse fikir inşası da o kadar gereklidir.
Çünkü bu çağın yeni silahı Sosyal Medya - “Manipülasyon ve Algı Yönetimi“
Donanımlı bir ordunun yenemeyeceği bir devlet yoktur . Ama Manipülasyon ve algı yönetimi ile, o Devletleri sinir bozukluğu ve ümitsizliğe düşürmek çok kolay olur,
Toplumda bireyler kanaatsiz olmaya başladığından kadim medeniyetimizin değerlerinin zarar görmemesi de kaçınılmaz olur.
Bugün bir şeyi bir yerden bir yere taşımak için bile “değer olarak fiyat biçilen “ yardımlar yapılamaz oldu.
Şu demek; Gençlerimizi kaybetmemek için değer yargılarımıza sahip çıkalım.
Artık seni sevdim senden nefret ettim sözlerinden karnımız tok oldu.,
o insanların fikirlerine hitap etme ve yeni bir kuşak inşa etme zamanı geldi artık!
Ve şunu hatırlamamız gerekiyor ;
“İçinde yaşadığımız modern şehir hayatında, bir yandan görevler ve zorunlu ilişkiler içinde boğulurken, diğer yandan algı yöneticilerinin manipülasyona dayalı kandırma teknikleriyle baş etmeye çalışıyoruz. Zira gerçekle aramıza giren manipülatörler; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hatta dokunduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir çaba gösteriyor. Neticede algı yöneticileri kolaylıkla verebildiğimiz "hayır" deme ve itiraz etme tepkisini ortadan kaldırarak insanları edilgen hale dönüştüren uzman¬lık kodlarından yararlanmakta son derece mahirdirler.
Oysa bu teslimiyetçi durum aile, siyaset ve bilim ilişkileri başta olmak üzere toplumsal alanın farklı katmanlarında bizi türlü yalanların kurbanı haline getirebilir. “
“Kim bu hıyaneti yaparsa, kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir.”
(Ali İmran 161)