KORONAVİRÜS VE ÖLÜM GERÇEĞİ

Aylardır hayatımızı olumsuz etkileyen bir süreçle karşı karşıyayız. virüs tabiri caizse bize “dünyanın bin bir türlü halini” yaşattı veya “dünyanın kaç bucak olduğunu” gösterdi.

KORONAVİRÜS VE ÖLÜM GERÇEĞİ
Aylardır hayatımızı olumsuz etkileyen bir süreçle karşı karşıyayız. 
 virüs tabiri caizse bize “dünyanın bin bir türlü halini” yaşattı veya “dünyanın kaç bucak
olduğunu” gösterdi. Aileleri, anne ile evladını, baba ile çocuğunu, kardeşi, arkadaşı eşi dostu
birbirinden ayırdı. İnsanlara alışkanlıklarını bıraktırdı. Ramazanı Ramazan, Bayramı Bayram
olmaktan çıkardı. Ölüler defnedilemedi. İnsanlık belki de hayal edemediği bir süreci yaşadı.
İnsani ve sosyal ilişkiler bitme noktasına geldi. Bu süreç hayatımızı o derece etkiledi ki belki
de tarih virüsten önce virüsten sonra diye ikiye bile ayrılacak. Peki bu denli hayatımızı
etkileyen bir olay karşısında bireysel ve toplumsal olarak nasıl tepkiler verdik veya vermeye
devam ediyoruz. Alışkanlıklarımızı davranışlarımızı duygularımız nasıl değiştirdik. Çünkü
sonuçta bu süreç neyi nasıl etkilerse etkilesin etkilediği ilk ve yegâne varlık temelde insanın ta
kendisidir.
Tarih boyunca bazı iç ve dış etkenler insanoğlunun hayatını etkilemiştir. İnsan ateşi
bulmuş farklı bir hayat yaşamış, tekerleği bulmuş farklı bir pencere açmış parayı, yazıyı,
elektriği bulmuş veya benzer şeyleri keşfetmiş ve hayatına yön vermiştir. İnsanların hayatını
değiştiren dış etkenler de olmuştur. İslamiyet’in doğuşu, Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi,
Fransız İhtilali, Sanayi Devrimi, Dünya Savaşları, 11 Eylül ve Arap Baharı gibi.
Bu pandemi süreci de Dünyayı ve elbette Ülkemizi son derece etkiledi. Ekonomileri,
siyaseti, toplumu, kültürü ve sosyolojiyi ama en çok da toplum ve insan psikolojisini etkiledi.
İnsanlar artık hayata dair ümitlerini gelecek planlarını rafa kaldırdı. İnsanların dünyaya ve
hayata dair bakış açıları değişti. Belli bir yaş üzerinde olanlar kendilerini fiilen hayattan izole
etseler de psikolojik olarak da artık hayatın sonunda geldiklerine inanmaya başladılar.
Çocuklar gençler normal hayatın dışında daha çok yalnızlaştıklarını düşünür hale geldiler.
Genel olarak insanların psikolojileri evrildi sanki. Hissiyatları dünyaya ve diğer insanlara
çevrelerine daha bir farklı bakmaya başladılar. Hayatın aslında bir pamuk ipliğine bağlı
olduğunu ve ölümün bir adım ötemizde olduğu gerçeğini daha fazla benimser oldular. Belki
de hayata dair değişmeyen tek gerçeğin ölüm olduğunun farkına vardılar.
TUİK’in yaptığı araştırmaya göre Ülkemizde 2015’de 405.202 kişi, 2016’da 422.135,
2017’de 426.504 ve 2018’da 426.106 kişi hayatını kaybetmiş. Ayrıca bunların içerisinde
örneğin 2015’de bebek ölümü 13.654, 2016’da 13.036, 2017’da 12.118, 2018’da 11.629
olmuştur. Yine intihar ederek ölenleri sayısı 2015’de 3246, 2016’da 3064, 2017’da 3168,
2018’de ise 3161 olmuştur. Yine her yıl ortalama 160 bin kişiye kanser teşhisi konmaktadır.
Ülkemizde Trafik kazalarında ise 2009’da 4324, 2010’da 4,045, 2011’de 3836, 2012’da 3750,
2013’de 3685, 2014’de 3524, 2015’de 7530, 2016’da 7300, 2017’de 7427 ve 2018’de ise
6675 olmak üzere 52.095 kişi hayatını kaybetmiş. Yani farklı nedenlerle de olsa belli bir
seviyede ve sayıda insan her yıl ölmektedir.
Yukarıdaki rakamlardan da gördüğümüz üzere toplumsal bunalıma veya hezeyana
gerek yoktur. Ölüm bizim yabancı olduğumuz bir şey değildir. Ancak her zamanki gibi
tedbirimizi alıp takdiri Allah’a bırakacağız. Ne hiç bir şey olmamış gibi kendimizi salacağız
ne de her an her yerde virüs üzerimize atlayacakmış gibi bir korku içerisinde olacağız. Çünkü
artık bu virüsle yaşamaya alışmak durumundayız. Bu virüs diğer hastalıklar gibi trafik
kazaları gibi belki depremler, seller ve yangınlar gibi artık hayatımızın içinde olacak bizimle
yaşayacak. Bu sebeple korkmadan ama kararlılık, azami gayret ve dikkatle “yeni normalde”
yaşamaya devam edeceğiz. Aksi halde yaşamdan tat alamayız. Farklı psikolojik eksikliklerle
karşılaşırız.
Bütün bunlara baktığımız zaman ölüm zaten hep bizim yanımızda veya bizler hep
ölümün kıyısındayız. Ancak burada önemli olan bu pandemi sürecinde normal hayatta
gösterdiğimiz dikkati daha da fazlalaştırmaktır. Normal hayatımızda sağlığımıza
gösterdiğimiz dikkati daha da artırmaktır. Ayrıca bu noktada belki iki kişilik düşünmemiz
gerekecektir. Kendimiz için ayrı ailemizdeki, karşımızdaki, yanımızdaki veya toplumdaki her
birey için farklı davranış modelleri geliştirmeliyiz. Her sorumluluk sahibi birey ve inançlı bir
Müslüman olarak kendimiz için istediğimizi bir başkası için de istemeliyiz. Empatiyi
geliştirmeli kurallara uymalıyız. Demek ki neymiş; Haydi hep birlikte…
MASKE+SOSYAL MESAFE+HİJYEN=SAĞLIK’lı güzel günlere…

16.06.2020 23:05:00